Cherreads

Chapter 5 - #BÖLÜM-5:UYANIŞIN AĞITI#

Genç Berwick, vücudunda dolaşan adrenalin endişe ve korkuyla birlikte ışık süzmesinin geldiği yere doğru koşuyordu.

'Ne olur bir şey olmuş olmasın, ne olur olmasın…' Diye düşünüyordu. Fakat olası bir duruma da kendini hazır tutuyordu. Bir süre sonra olay yerine ulaştı. Etraf toz duman içindeydi, bir süre sonra toz duman ortadan kalkınca, berwick ileride kanlar içinde yatan birisini gördü.

"Yo…yo yo yo…hayır…" Hızlıca bedenin yanına koştu, yerde yatan kişi touga değildi. Berwick rahatlamıştı. Ama kim yapmıştı bunu? Gözleri yerdeki kan izlerine takıldı, birisi ayağa kalkmış sanki bir yere yürümüş gibiydi, izleri takip etmeye başladı ve ileride harabe bir binanın duvarına yaslanmış birisini gördü, gözlerini biraz kıstı ve kim olduğunu anlamaya çalıştı. Yaklaştıkça bunun touga olduğunu gördü. "TOUGAA… ÇOK ŞÜKÜRKİ İYİ-" Gözleri küçülmüştü… touga evet yaşıyordu ama oda kanlar içinde, üstüne üstlük belinden çaprazlamasına omzuna kadar derin bir kesik almıştı. Koşarak yanına gitti ve eğildi. Touga onu görünce Sırıttı ve gülümsedi.

"Hey… Bizim ufaklık gelmiş…Öhö!" Touga yere kan kustu, berwickin eli titriyordu, touga zar zor elini kaldırdı ve berwickin elini sıkıca tuttu.

"NE OLDU SANA BÖYLE? BUNU KİM YAPTI NASIL NEDEN?"

Berwick o an idrak edememişti ama touganın üstüne biraz daha baktıktan sonra durumu anlamıştı… Giydiği kıyafet. Gardiyanların kıyafetinden başka bir kıyafet olamazdı bu. "Bu…." Berwick şaşkınlık ve kafası karışmış şekilde tougaya baktı.

Touga derin bir nefes aldı gücünü toparlamaya çalıştı.

"Beni dinle berwick, vaktim yok…" Sol elini cebine götürdü ve kese kağıdına sarılı bir kaset verdi.

"Bu senin hakkın olan şey Berwick, haklıydın… O zamanlar… Gardiyanlar… Kesinlikle bir şeyler…saklıyorlarmış …Öhö…Bunu ne olursa…olsun sakla… Ve … İzle!!"

"Ne anlatmaya çalışıyorsun? Kafam şuan hiçbir şey almıyor!!"

Touganın gözleri yavaş yavaş gidiyordu, son kez berwicke gülümsedi ve elini karşısında çömelmiş olan genç adamın omzuna getirdi.

"Bu benden sana… bir… Doğum günü hediyesi… Üzgünüm… biraz erken oldu ama… her ne olursa olsun… Güçlü dur çocuk… Görebiliyorum… Sen… Gerçekten de… İleri… De…"

Touga berwickin arkasına şaşkınlıkla bakıyordu. Touganın rüyalarını hep süsleyen o kişi, karısı… Gülümsüyordu ve elini ona uzatıyordu 'Hayatım, görüşmeyeli uzun zaman oldu… Hadi… Gel gidelim…' Touga gözleri dolmuş şekilde elini havada duran kadına doğru uzattı… Ve birkaç saniye sonra hayata gözlerini yumdu.

Çok geçmeden bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı. Berwick kalakalmıştı… Tepki veremiyordu. Sadece touganın soğumuş elini sıkıyordu ve verdiği kaseti sımsıkı tutuyordu. 15 dakika sonra olay yerine Gardiyanlar intikal etmeye başladılar. Yukarıdan bir hava gemisi yere iniş yaptı. Berwick, Touganın cesedini kucaklamış dizlerinin üstüne çökmüş şekilde cesede bakıyordu. Geminin içinden 4 tane gardiyanla 1 tanede komiserlerden olan pembe saçlı bir kadın indi. Duruşu güçlü ve zarif bir kadın olduğunu göstermeye yetiyordu. Yavaşça berwickin yanına geldi, Berwicki gördüğü gibi biraz şaşırmış şekilde.

"Sen o zamanki çocuksun…"

Berwick tepki vermiyordu. Kadın yavaşça çömeldi ve elini cesede yavaşça götürecekken bir anda berwick ani bir refleksle kadının eline, elinin tersiyle sertçe çarptı. Gözlerindeki hiddet her şeyi açıklıyordu. "Onu götürmek zo-"

"SUSUN ULAN!!! HEPİNİZ AYNI BOKSUNUZ İŞTE!!!" Kadın biraz irkildi. Berwick Tougayı sırtına aldı ve ayağa kalktı.

"SİZ GARDİYANLARA VERİCEK BİR ÇÖPÜM BİLE YOK! HELE SEVDİKLERİMİ ASLA!!"

Kadın berwicke baktı. Bir süre sonra iç çekti ve diğer gardiyanlara bakarak başını onaylar şekilde salladı. Sonrasında yavaştan gemiye geri döndü. Gardiyanlar olay yerinden uzaklaştıktan sonra, berwick dostunun cesedini arabaya doğru götürmeye başladı, 1 saate anca arabaya taşıyabilmişti… Arabayı direkt bu şehre yakın olan ve eskiden ailesiyle ikamet ettiği şehre doğru sürmeye başladı. 30 dakika sonra Tougayı şehir mezarlığına getirdi ve ona bir mezar hazırladı.

1 saat sonra mezarlığı terk etti ve touganın aracına bindi. Aparta dönmek istiyordu ama bir yandan da touganın sözleri ve cebinde duran kaseti düşünmeden edemiyordu. Daha fazla dayanamadan arabayı eski evine doğru sürdü. Anahtarları hala duruyordu. Dış bahçenin kapısı açtı, gözleri ve hayal gücü resmen onunla oyun oynuyordu, evin her köşesine baktığında anıları canlanıyordu. Evin içine girdi. Ev toz tutmuştu.

Genç adam yavaşça salona doğru geçti ve kendini koltuğa bıraktı. Bırakmasıyla tozların uçuşması bir oldu. Çok yorgun ve aşırı öfkeli hissediyordu. Hayatın onunla dalga geçtiğini düşünüyordu. Bir anlık öfkeyle etrafı dağıtmaya başladı, sandalyeler havada uçuşmaya başladı, kitaplık devrildi. Masada duran her şey yere düşüp kırılmaya başladı. En son genç adam dayanamayıp yerdeki büyük cam kırığını eline aldı ve boynuna götürdü. Gözleri dönmüştü, zaten önceden ölmüştü ve sırf bu acıları tekrar yaşamak için reenkarne olduysa, hiç olmasın daha iyi diye düşünüyordu. fakat dikkatini bir anda yerdeki kesek kağıdına sarılı kaset çekti. Aklına Touganın sözleri geldi

'Bu senin hakkın olan şey Berwick, Bunu ne olursa…olsun sakla… Ve … İzle!!'

Berwick elindeki cam kırığını bıraktı ve yerden kaseti yavaşça aldı, kağıdı açtığında biraz şaşırmış bir ifadeyle kasete bakıyordu

"Bu… da ne?"

Kasetin üzerinde 'Nichiyobi Ailesinin Vasiyetnamesi' Yazıyordu. Sonrasında Karşısında duran kasetçalara kaseti taktı. Ve kumandayı alıp koltuğa geçti. Kumandayla televizyonu açtı ve kaset çalarında düğmesine bastı. Bir anda ekranda kamerayı düzeltmeye çalışan babasını gördü.

'Çekiyor mu? Evet.. bir dakika şöyle yaparsa-' Kamera yere düşmüştü, arkadan abisinin sesi geldi 'Öf be adam o kadar teknolojiyle aran iyide bir kamerayı düzgün tutturamıyorsun he.' 'Sus be çocuk! Kolaysa sen yap' Kamera düzeldi ve karşısında Babası abisi ve ablası duruyordu.

Babası Boğazını temizledi "Öhöm… Evet…" Derin bir nefes aldı ve iç çekti. "Berwick, illya… Üzgünüz. Şuan bu videoyu izliyorsanız, demek ki biz çoktan tahtalı köyü boylamışızdır deme-" Ablası arkadan babasının kafasına vurdu "Lan bunak düzgün anlat işte!" Babası kafasını tuttu ve konuşmaya devam etti. Berwickin gözleri çoktan dolmuştu fakat onları bu halde görünce gözleri dolmasına rağmen hüzünle kıkırdıyordu. Onları çok özlemişti.

"Her neyse… Anladınız işte, İlk başta evet, diyeceksiniz ki, neden abim ablam ve babam gardiyan üniformalarını giymiş kameradalar, bizden böylesine büyük bir sırrı neden sakladılar?"

Ablası söze girdi.

"Açıkçası bunu sizin geleceğiniz için yaptık çocuklar… Arden ve ben sıradan insanlarız. Fakat Berwick ve illya… siz özelsiniz."

Babası araya girdi "Özellikle berwick, beni iyi dinle evlat. Sana solucan deliklerinin tarihini anlatmıştım. Fakat işler göründüğünden daha karmaşık. Ben…" Derin bir nefes aldı "Ben aslında senin tanıdığından daha yaşlıyım evlat. O tarihi olayları bir bir yaşadım. Hani sana genetiği değiştirilmiş insanlardan bahsetmiştim ya? Yeni evrenlerin keşfi için yapılmıştı. Ayrıca bunu kötü amaçla kullanmak isteyenlerin olduğunu da söylemiştim. Benim hikâyem oradan başlıyor. O zaman daha çocuktum ve ben dahil 1 milyon insanın olduğu bir deney gerçekleştirildi, içinde annem babamda dahil... Ben hariç, o 1 milyon insanı kurban ettiler... Ve içlerinde 'Ether' denilen o insanların gücünü ideallerini ve umutlarını barındıran şeyi bana enjekte ettiler. Kısaca normal bir insana göre çoğu özelliğim neredeyse 1 milyon kat daha fazla. İlk başlarda kontrol edemiyordum ama yaş aldıkça kontrol etmeye başladım. Deneyi kötü insanlar yapıyordu. Bana ilk başta işkenceler yapıp dayanıklılığımı test ediyorlardı. Boynumdaki tasmadan ötürü gücüm sınırlıydı ve karşı koyamıyordum. Bir gün fırsatını bilip Oradan kaçtım. Sonrasında annenle tanıştık, ve bu savaşları bittiği gibi bir aile kuracağımıza ikimizde de söz verdik. Savaşlar çok çetin geçti, çok kayıplar verdik, ama sonucunda da o devri kapatmış olduk. Berwick, Sen bu özelliğimden bir parça taşıyorsun, damarlarında 'Nichiyobinin Kanı' akıyor. Normalde Zamanın efendisiyle konuştuğumda, bana iki çocuğumun da özellikli olarak doğacağını söylemişti. Ben bunu istemiyordum. Ama ilerisi için önemli rol oynadıklarını söyleyince bundan vaz geçmek istedim."

Berwickin Abisi söze girdi.

"Biz ablanla birlikte güçsüz doğduk, fakat sen ve illya bu özellikleri taşıyordunuz. Babamız normalde sizleri gardiyan yapma eğiliminde düşünüyordu ama kendi evlatlarına da kıyamıyordu. İlerleyen yaşlarımızı da bizde öğrendikten sonra, sizlerin yerine biz ikimiz geçmek istedik, babamız ilk başta karşı çıktı ama onu eninde sonunda ikna edebildik."

Babası Araya girdi

"Bunları özellikle sana anlatıyoruz berwick, Çünkü içimizde en fazla potansiyele sahip olanı sensin, doğumundan beri bunu görebiliyorum, ileride çok büyük şeylere adım atacaksın inanıyorum, evde bile herkesi bir arada toplayan kişi sendin, bunu ablan ve abin bile gözü kapalı söyleyebilir. İllya içinse, Lütfen İllyayı bu şeylerden uzak tut ve koru. Ve ona bizle alakalı sakın ama sakın vakti gelene kadar bir şey anlatma!! Evlat…" Babası yumruk yaptı ve ekrana doğru getirdi, gülümsüyordu.

Hepsi bir ağızdan "Sen bizim gururumuzsun! Kendine Çok iyi bak minik şampiyon, her zaman yanındayız..." Kaset sona erdi. Berwick ekrana bakakalmıştı… Kalbi küt küt atıyordu. Bir anda Çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Sadece ağlıyordu, yere düştü ve kıvrılarak ağlamaya devam etti…

Şafak sökerken, içeriye perdelerin açık olduğu yerden ışık süzmesi ilk başta yerde kırılmış uzanan gözlerinden yorgunluk ve bitkinlik gözüken berwicke, sonradan da arkasındaki duvara doğru gitmeye başladı. Gözlerini korumak içi diğer tarafa duvar yönüne döndü. Aklında 'Şimdi ne yapacağım? Ne yapmalıyım? Çok yorgun hissediyorum.' Düşünceleri geçiyordu, gözünü hafifçe güneşin yansıdığı yere doğru çevirdi. Gri-yeşilimsi bir kılıç duvarda yaslı duruyordu ve ışık ona doğru vurdukça parıldıyordu.

Berwickin aklına Tougayla bir aralar konuştuğu bir şey geldi.

***

"Hey Berwick, Biliyor musun, bizim orada gardiyan aileleri çok oturur."

"Bundan banane lan hepsi aynı mal işte…"

"Heee öyle mi denir ama içlerinde illaki iyilerde var işte, neyse neyse beni dinle, sana çok garip ve komik bir şey anlatacağım."

"Anlat hadi içinde kalmasın.Zaten nerede dandik bir şey var hep bu saatler anlatıyorsun."

"Bizim köyde, gardiyan yakını vefat edenler çok oluyor. Bir gelenek var, eğer o ölen gardiyanlardan birinin silahını alıp avaz avaz bağırırsan bu onun onurunu yüklendiğini ve bir nevi yas tuttuğunu gösteren bir işaretmiş. Puhahaha, inanabiliyor musun?!"

"Komik mi bu şimdi gerizekalı?! Offf sen kafayı iyice çekmişsin ha."

"PWAAAAAHAHAHAHA…. HAAAAHAHAHAHAH…."

***

Berwick ayağa kalktı… yavaş adımlarla kılıca doğru yaklaştı. Kılıca uzandı ve kaldırmaya çalıştı, biraz ağır bir kılıç olmasından ötürü bir süre uğraştı, sonunda kılıcı dengede zar zor tutmasına rağmen kaldırmıştı. Gözlerini kapattı… Derin bir nefes aldı…

'RRRRRAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!'

Genç Berwick gözlerinden yaş gelene kadar avaz avaz bütün öfkesini bütün kinini ve bütün stresini bağırarak kılıca doğru atıyordu. O bağırdıkça sanki bütün negatif hisleri birer birer yok oluyordu.

Bir süre sonra bağırmayı kesti ve kendini yere attı. Sabah saat 8 i gösterdiğinde, eve son bir kez bakıp çıktı. Arabaya atladı ve İlk başa kaldığı şehre gitti. Apartına vardıktan sonra gerekli eşyalarını toparlarken düşünceliydi.

Eşyalarını toparlayıp arabaya yükledikten sonra Markete gitti, bir anda İş çıkışını verdi, Patron çok şaşırmış ve öfkeli gözüküyordu ama bu Genç berwickin umurunda bile değildi. 1 saat sonra halasının evine gitti. Kapıyı şiddetlice tıklattı. Halası kapıyı hızlıca açtı, ve üstü başı toz toprak ve birazda kan içinde olan berwicke hayretle baktı.

"Berwick! Bu halin ne-" Berwick daha halasını dinlemeden içeriye hiddetle girdi, ve salona geçti

"Bana ne olduğunu anlatacak mısın küçük adam?!" Berwick yavaşça ayağa kalktı ve cebinden kaseti çıkartıp halasına verdi.

"Al bak. Bunlar oldu işte…" Halası olayı anlamış vaziyette berwicke baktı. Berwick dün neler yaşadığını bir bir anlattı. Halası hayretler içerisinde dinledi. Kasetteki içerikleri de halasına anlattı.

"Anladım… Demek her şeyi öğrendin ha?"

Berwick halasının bu soğukkanlı tepkisine ellerini sehpaya sertçe vurarak ve halasının yüzüne yaklaşarak tepki verdi. "BENDEN NE KADARA KADAR SAKLAYACAKTINIZ?!" Halası sessizliğini korudu. Berwick biraz nefes aldı ve halasına baktı.

"İnanamıyorum ya! Resmen İn anamıyorum delilik lan bu! Ya böyle…Böyle bir şeyi nasıl saklarsınız?!"

"Küçüktü-"

"BUNUN KÜÇÜĞÜ FALANMI OLUR?! ŞU HALİME BAK… BU ZAMANIMI BEKLEDİN HALA?! HABERİN VARDI MADEM NEDEN BU ZAMANI BEK LE DİN?!" Sehpadaki vazoyu elinin tersiyle yere fırlattı.

Halasının gözleri dolmuştu. "ÇÜNKÜ ÇOK KORKTUM! GİDİP SAÇMA SAPAN ŞEYLERE KARIŞICAKSIN DİYE KORKTUM! BENDE ABİMİ KAYBETTİM, YEĞENLERİMİ KAYBETTİM! AİLENDEMN BİRİSİNİ DAHA KAYBETMEYİ GÖZE ALAMAZDIM ANLIYOR MUSUN?!"

Berwick öfkeli bir şekilde halasına bakıyordu, fakat yavaş yavaş sakinleşti, bir süre sonra ortam öncekine göre daha da yumuşamıştı. Halası koltukta oturmuş ellerini birbirine kavuşturmuş halıya bakan berwicke bakıyordu.

"Şimdi ne yapacaksın?"

Berwick halasına baktı. "Bilmiyorum… Hiçbir şey bilmiyorum… Ama kapının neye çıkacağını biliyorum."

Halası başını onaylarcasına salladı. Bir süre sonra berwick kalktı. "Birini görmeye gitmem lazım. Ondan sonrasında buraya uğrarım, haberleşiriz." Halası berwicki uğurladı. Berwick arabaya binip kontağı çalıştırdı ve Oritron hastanesine doğru sürdü. Hastaneye ulaştıktan sonra, içeriye girdi.

"Pardon affedersiniz Lisandra Holly Mary arıyorum da hangi odada kalıyor acaba? Ben yakınıyım istiyorsanız haber edebilirsiniz"

Personel kafasıyla onayladı ve bilgisayardan araştırdı."3.kat 122.oda"

"Çok teşekkür ediyorum!" Berwick hızlıca 3.kata çıkmak için asansöre bindi, kata geldikten sonra 122.odayı buldu ve kapıyı tıklattıktan sonra içeriye girdi. Lisa Yatakta uzanır vaziyette kitap okuyordu fakat berwickin halini görünce direkt hayretle ayağa kalktı.

"Sana ne oldu böyle?!" Berwick lisaya hafifçe sarıldı, sonrasında ikisi de koltuğa oturdular. Berwick olanların hepsini birer birer anlattı. Lisanın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"Nasıl yani…Sen şimdi Süper insan falan mısın?" Berwick omuz silkti "Bilmiyorum ama galiba öyle."

"Peki Ne yapmayı düşünüyorsun?" Berwick iç çekti ve lisanın ellerini tuttu tek güvenebileceği insan oydu ve tek dostu da…

Bir süre sonra berwick halasının evine gelmişti. Kapıyı tıklattı ve içeriye girip kararını açıkladı, halası her ne kadar tedirgin olsa da ona destek çıkmaktan yapabileceği başka bir şey yoktu. Ertesi gün berwick halasının evinden dışarıya eşyalarıyla birlikte çıktı ve arabaya yükledi.

"Bunu yapmak istediğinden eminsin değil mi tatlım?"

"Hem de hiç olmadığım kadar." Halası berwicke sarıldı. "Kendine dikkat et olur mu? Ara sıra ziyarete gel. İllya her ne kadar öyle olsa da eminim ki seni özlüyordur." Berwick yukarıya pencereye baktı. İllya ona doğru bakıyordu. Berwick hafif bir tebessüm etti, tebessüm etmesiyle illya perdeyi kapadı. Hala kızgındı. Genç adam derin bir nefes aldı.

"Artık gideyim… Sende kendine dikkat et hala…" Arkasını döndü ve yavaşça arabaya doğru giderken.

"Abi!" Berwick durdu, yavaşça arkasını döndü, bu kardeşi illyaydı halası bile şaşkındı, berwickin tam karşısındaydı. Berwick hızlıca yanına doğru koştu ve illyaya sımsıkı sarıldı.

"Özür dilerim, beni ne olur terk etme…" Berwick sarılırken arkadan illyanın başını okşadı.

"Merak etme, seni asla ama asla terk etmem! Ben senin biricik abinim ölüm bile ayıramaz bizi anladın mı?" İllya başıyla onayladı.

"Tekrar gelecek misin?"

"Tabii ki! Abinin işeri biraz hallolsun, illyaya istediği şeyleri de getireceğim." İllya neşeyle onayladı.

"Ben kaçtım." İllya gözlerinde ki yaşı silip abisine el sallayarak neşeli bir şekilde ona bakıyordu.

***

Bir süre önce, Hastanede: "Peki Ne yapmayı düşünüyorsun?" Berwick iç çekti ve lisanın ellerini tuttu tek güvenebileceği insan oydu ve tek dostu da…

"Onun için geldim aslında. Ben Ne yapmalıyım bilmiyorum Lisa… Bir yanım Onlardan nefret ediyor ama diğer yanım onlara muhtaçmış gibi hissediyor."

Lisa hafif bir tebessümle elini berwickin başına koydu ve sevmeye başladı. "O zaman sende onlara muhtaç olmayana kadar muhtaç ol. İleride başkalarının da bu durumdan mustarip olmaması için çabala ve güçlen…"

***

Genç berwick arabaya doğru ilerliyordu. Yüzünde kararlı azimli bir gencin siması vardı:

' Touganın diğer notunda ailemin aslında dolaylı yoldan bir suikastta kurban gittiği falan yazıyordu, yapan kişiler, muhtemelen gardiyanlardan birileriyle de işbirliği halindeydi. Yoksa olay intikal yerine 10 dk içinde gelen ekip, o gün neden ertesi gün geldi? Baba… Abla… Abi… Size çok kızgınım… Hem de çok... Ama bunun sırası değil… Katiller, Bunun hesabını verecekler… Sadece beni izleyin… Hepiniz ellerimde yargılanacaksınız…'

5.BÖLÜMÜN SONU...

More Chapters